Jinekolojik Kanserler Nelerdir, Belirtileri, Çeşitleri ve Tedavisi

Kadınlardaki solid kanserlerin yüzde 20’si jinekolojik kanserlerdir. Jinekolojik kanser; serviks, over, uterus, fallop tüpleri, vajen, endometrium ya da vulvada oluşan kanserlerin genel adıdır. Endometrium, over ve serviks kanserleri kadınlarda en sık görülen 3 jinekolojik kanserlerdir.

Jinekolojik Kanser Belirtileri

Jinekolojik kanser belirtilerini anlayabilmek için vücut çok iyi tanınmalıdır. Kadınların birçoğu vajinal kanama, akıntı, pelvik bölgede ağrı ya da basınç, vulva derisinde değişiklik gibi problemler ile normalde de karşılaşmaktadır bu tür durumları ciddiye alınıp, kontrol yaptırılmalıdır. Jinekolojik kanser belirtileri:

  • Vajinal kanama
  • Kilo kaybı, iştahsızlık
  • Vajinal akıntı
  • Yorgunluk
  • Pelvis veya karın bölgesinde ağrı
  • Tuvalet ihtiyacındaki değişiklik
  • Vulvadaki değişim
  • Cinsel ilişki sırasında kanama

Vajinal Kanama

Endometrium,  jinekolojik kanser çeşitleri arasında yer alan, en sık rastlanan kanser türüdür. Endometrium kanser teşhisi konan kadınların yüzde 90’ından fazlası düzensiz kanama yaşamaktadır. Menopoz sonrası dönemde herhangi bir şekilde vajinal kanama yaşadığınızda doktorunuzu mutlaka  bilgilendiriniz çünkü böyle durumların vulva, yumurtalık, rahim ya da rahim ağzı kanserinin belirtileri olma ihtimali vardır.

Kilo Kaybı

Ani kilo kaybı, kanserin ilk belirtileri arasındadır yeme alışkanlığınızda herhangi bir değişiklik olmadan ciddi kilo kaybı yaşadıysanız doktorunuza görününüz. Ayrıca iştahsızlık, yumurtalık kanserinin belirtilerindendir.

Vajinal Akıntı

Kanlı, koyu renkli ya da kötü kokulu akıntılar,  enfeksiyon belirtisidir genellikle fakat rahim ağzı, vajinal veya endometrium kanserlerinde de bu semptomlar görülür böyle sorunlar yaşıyorsanız, içinizi rahatlatmak için doktorunuzla görüşün.

Yorgunluk

Kendinizi sürekli yorgun hissediyorsanız ve bu yorgunluk günlük iş yaşamınızı ya da aktivitelerinize engel oluyor ise kontrol yaptırmanız gerekebilir.

Pelvis veya Karın Bölgesinde Ağrı

Ağrı, kanserin erken belirtileri arasındadır. Yumurtalık kanseri, büyük ölçüde sırt ve karın ağrılarıyla bağlantılıyken pelvis ağrısı veya basınç hissi oluşması,  rahim kanseri belirtileri arasındadır.

Sizi Arayalım

    Vulvadaki Değişim

    Vulvada anormal değişimler, kızarıklık, yara, kaşıntı, yanma ya da ağrı gibi problemler yaşıyorsanız, bu semptomları ciddiye alınız ve doktorunuza danışınız.

    Cinsel ilişki sırasında kanama

    Cinsel ilişki sırasında ya da sonrasında yaşanan kanama problemi, jinekolojik kanserin cinsel yaşam üzerindeki etkileri arasında en bilinenidir eğer böyle bir şikayetiniz varsa, bu sorunu ciddiye almanız gerekir.

    Jinekolojik Kanser Çeşitleri

    Farklı özelliklere ve tedavi seçeneklerine sahip beş ayrı jinekolojik kanser türü vardır. Rahim, yumurtalık ve rahim ağzı kanserleri; günümüzde en fazla görülen jinekolojik kanser türlerindendir.

    Rahim/Endometrium kanser

    En sık görülen kanser türlerindendir rahim, endometrium denen hücrelerden oluşur ve bu hücreler bazen kontrolsüzce bölünerek çoğalır ve bu durum rahim kanserine neden olur. Erken tespit edilebilir ve tedaviye erken başlanır ise hastalığın atlatılması oranı yükselebilir.

    Vulva Kanseri

    Genital bölgenin dış yüzeyinde bulunan bölge vulva olarak adlandırılır yapı itibariyle hassas olan bu alanda bazen ağrılar meydana gelebilir. Cinsel ilişki esnasında ve regli dönemlerinde daha çok oluşan bu ağrıların, kanserin de habercisi olma ihtimali vardır. Erken teşhis edildiğinde, vulva kanseri de tedavi edilebilir.

    Rahim Ağzı Kanseri

    Rahim ağzı kanseri, kadınlar arasında en sık görülenidir ve HPV (Human Papilloma Virüsler) virüsünden kaynaklanır  bu virüs  de bulaşıcıdır.

    Vajina Kanseri

    Daha çok ileri yaşlarda görülen vajina kanseri, HPV ya da HIV enfeksiyonlarıyla irtibatlandırılır belirtileri arasında ilişki sırasında veya sonrasında kanama, menopoz sonrası oluşan kanamalar söz konusudur.

    Yumurtalık Kanseri

    Yumurtalık kanseri, yumurtalık dokusunda bulunan epitelyum ya da embriyonik hücrelerde oluşan kontrolsüz çoğalma veya büyüme sonucunda meydana  gelir üç farklı türe sahiptir. Epitel, stromal ve germ hücreli tümörler etmen faktör olarak gerekli, fakat yetersizdir.

    Serviks Kanseri Nedir, Belirtileri, Tanısı

    İnvazif kanser, diğer jinekolojik kanserler arasında en az görülenidir vakaların yüzde 90’ı HPV ile ilişkilidir. Sigara, ırk (siyah ırkta daha fazla), zayıf immun sistem, genç yaşta ilk cinsel ilişki, multiparite, birden fazla partnerin olması, oral kontraseptifler (OC), klamidya enfeksiyonları diğer risk faktörleridir.

    Serviksi kaplayan başlıca 2 hücre tipi bulunur. Skuamöz hücreler ağırlıklı olarak ektoserviksi kaplamaktayken kolumnar epitel hücreleri ise, ağırlıklı olarak endoserviksi kaplayan tabakayı oluşturur. Bu 2 hücre tipi, transformasyon zonu olarak adlandırılan bir alanda bir araya gelir. Serviks kanserlerinin çoğu için başlangıç yeri transformasyon zonudur. Serviks prekanserleri ve kanserleri, mikroskopik görünümlerine göre sınıflandırılır.

    İnvazif serviks kanserlerinin 2 temel tipi vardır;

    Skuamöz hücreli karsinom

    Adenokarsinom

    Serviks kanserlerinin yaklaşık yüzde 80 ila 90’ını skuamöz hücreli karsinomlar oluşturur. Bu kanserler, ektoserviksin yüzeyini kaplayan skuamöz hücrelerde gelişir. Skuamöz hücreli karsinomlar  sıklıkla, ektoserviksin endoserviksle birleştiği transformasyon zonunda başlar. Öteki serviks kanserlerinin büyük çoğunluğu adenokarsinomlardır. Büyük oranda yaygın Pap smear kullanımının erken dönemdeki skuamöz hücreli karsinomların erken tanısına olanak sağlaması yüzünden, serviks adenokarsinomlarının son 20-30 yılda skuamöz hücreli serviks karsinomlarına oranla daha yaygın  görülmektedir. Serviks adenokarsinomu, endoserviksteki mukus üreten bez hücrelerinden gelişmekteyken bu iki temel kanser tipi dışında serviks kanserlerinin yaklaşık yüzde 5’i, yaygın olmayan patolojilerden oluşmaktadır. Bu serviks kanserleri, bir yandan skuamöz hücreli karsinomların diğer yandan da adenokarsinomların özelliklerini taşıyabilmekte ve adenoskuamöz karsinomlar olarak tanımlanmakta veya nöroendokrin tümörler olabilmektedir.

    Klinik

    Vajinal kanama, serviks kanserinin ilk ve en sık semptomudur. Erken dönemde postkoital kanama, irregüler vajinal kanama ve kötü kokulu akıntı olabilir.

    Risk faktörleri:

    Serviks kanseri gelişme riskini artıran birkaç risk faktörü tanımlanmıştır ve en önemli risk faktörleri aşağıdakileri içerir:

    – İnsan papillomavirüs (HPV) enfeksiyonu

    – Sigara kullanımı

    – İmmünosupresyon

    Bu 3 risk faktörüne ek, serviks kanseri oranlarının artışıyla bağlantılı birkaç başka faktör de tanımlanmıştır.

    HPV 16, HPV enfeksiyonunda en sık ve en önemli virüs tipidir, HPV-18 ise malign tip kanserlere sıklıkla yol açar. Serviks kanserindeki HPV tipleri, yaklaşık yüzde 70 oranında HPV 16 ve 18’dir. HPV, derinin yüzeyindeki hücreler ve genital organlar, anüs, ağız ve boğazı kaplayan hücrelerde enfeksiyon oluşturabilir. Sonuç olarak HPV, deri-deri temasıyla bir kişiden diğerine geçebilir. HPV’nin bir yayılma yolu da vajinal ve anal ilişkinin yanında oral seksi de içeren cinsel ilişkidir.

    HPV’nin oluşturduğu serviks enfeksiyonu serviks kanserinin en yaygın sebebi olmakla birlikte, HPV enfeksiyonu taşıyan kadınların tümünde serviks kanseri gelişmez fakat bazen enfeksiyon devam ederek kronikleşir. Kronik enfeksiyon, özellikle bazı yüksek riskli HPV türlerinden kaynaklandığında, sonunda serviks kanseri gibi bazı kanserlere neden olabilir. Bu yüzden HPV enfeksiyonu, serviks kanserine neden olan etmen faktör olarak gereklidir fakat yeterli değildir.

    Serviks kanseri preinvazif dönemde belirti vermez fakat vajinal sitolojiyle tanı konulabilir. Tüm şüpheli sitolojilerde, kolposkopik kontrolle biyopsi ya da Endoservikal Küretaj yapılması gerekir. Biyopside mikroinvazif kanser, insitu adenokarsinom ya da ileri derecede displazi belirlenirse konizasyon yapılarak tanı kesinleştirilir. Bunun yerine serviksin normal hücrelerindeki prekanseröz değişiklikler aşamalı gelişir ve sonunda kansere ilerleyebilir. Hekimler, bu prekanseröz değişiklikleri tanımlamaya yönelik, skuamöz intraepitelyal lezyon (SIL), servikal intraepitelyal neoplazi (CIN) ve displaziyi içeren çeşitli terimler kullanır.

    İnvazif serviks kanseri olgusu, yeterli tarama ve takip programlarıyla önlenebilir. İki tarama testi, serviks kanserinin önlenmesine veya erken dönemde saptanmasına yardımcı olabilir:

    Pap smear testi: İnvazif serviks kanserine ilerleyebilen anormal hücreler araştırılır.

    HPV testi: Hücre anormalliklerine yol açabilen virüs/virüslerin kanıtı araştırılır.

    Pap ve HPV testleri, tanı değil, tarama amaçlı testleridir. Anormal test sonuçları, bir kişide gerçekten prekanser veya kanser olup olmadığını doğrulamak açısından daha fazla test gerekli olduğunu göstermektedir.

    Bu takip testi; tıbbi öykü ve pelvisin fizik muayenesini, kolposkopiyi ve biyopsiyi içerebilir. Pap testi sonuçlarını bildirmeye yönelik günümüzde ilk sınıflama sistemi olan PAP sınıflaması yerine Bethesda Sistemi denen bir dizi standart  terim kullanılır.

    Epitel hücre atipilerini hafiften ağıra ASC-US, düşük derecede skuamöz intraepitelyal lezyon (LSIL), yüksek derecede skuamöz intraepitelyal lezyon (HSIL) ve invaziv karsinom olarak sınıflandırmak mümkündür. LSIL, hafif displazi ve HPV kondilomlarına, HSIL ise CIN II ve III’e karşılıktır. Morfolojik özellikler açısından da  CIN I (alt 1/3 tabakada displazi), CIN II (alt 2/3 tabakada displazi), CIN III (tüm mukoza displazik) olarak gradelenebilir.

    HPV DNA testi, 30 yaş ve üzerindeki kadınlarda serviks kanseri taraması için Pap testi ile birlikte kullanılabilir ama Pap testinin yerine geçmez. Cinsel açıdan aktif olan 20’li yaşlardaki kadınlarda kendiliğinden düzelecek olan bir HPV enfeksiyonu olasılığı, daha ileri yaşlardaki kadınlara oranla daha yüksektir. Bu genç kadınlar için söz konusu testin sonuçları anlamlı olarak kabul edilmemekte ve daha çok karışıklık yaratabilmektedir. Bu yüzden, 30 yaşın altındaki kadınlarda tarama testi olarak HPV DNA testi kullanılması önerilmez.

    Endometrium Kanseri

    Endometriumdan köken alan malignitedir jinekolojik kanser en sık rastlananıdır. Endometrium kanseri olma riskini  obezite, hipertansiyon ve diyabet artırır. En sık görülen endometriyal tümörler polipler ve benignlerdir, endometrial karsinom ise kadın genitalinin en sık invaziv kanseridir.

    Endometrium kanserleri 2 tiptir. Tip1 daha sık erken yaşta görülen karşılanmamış östrojene maruziyet nedeniyle oluşur genelde daha erken evrede saptanan, daha iyi seyreden ve obeziteyle ilgilidir. Tip 2 ise daha ileri yaşta görülür ve endometriyal atrofi zemininde gelişir daha agresif seyreder ve endometrium kanserinin akciğer metastazı oldukça sıktır.

    Over Kanseri

    Overlerden köken alan kanser çeşididir ve genellikle zor tedavi edilen ve kötü huylu kanserlerdir. Vücudun diğer organlarına ve alanlarına yayılma eğilimi gösterir. Semptomları genellikle şişkinlik, pelvik ağrı, karın şişliği, iştah azalmasıdır. Bunlara ek olarak menapoz sonrası hormon tedavileri, obezite ve gebelik tedavisi de over kanserinin risk faktörleri arasındadır. Hormonal doğum kontrol teknikleri, tüp ligasyonu ve emzirmek over kanseri riskini azaltır. BRCA-1 ve BRCA-2 mutasyonları, BRAF, KRAS ve c-erB2 onkogeni gibi genetik unsurların da over kanseri gelişiminde etkisi olabilir.

    Over kanseri tanısı kan testleri ve transvaginal USG ile saptanabilir. Bazen tanıyı doğrulamak için abdominal sıvı incelenebilir ya da biyopsi alınabilir. Erken evrede çoğu semptom non-spesifik olduğundan over kanseri tanısı koymak çok kolay bir şey değildir. Ayrıca tanısı Irritabl Barsak Sendromu ile de karışabilir gebelik ihtimali olan hastaların ise B-HCG seviyelerine bakıp gebeliğin dışlanması gerekir.

    Over kanserleri, Yüzey epiteli kaynaklı tümörler, Germ hücreli tümörler, Sex-Kord Stromal tümörler ve metastatik tümörler olarak sınıflandırmak mümkündür. Yüzey epiteli kaynaklı tümörler, çölomik epitelden köken alır ve Seröz tümörleri overin en sık görülen tümörlerindendir, Müsinöz tümör de sigara ile ilişkili tek over kanseridir.