Lösemi, vücut savunmasında görevli akyuvar (beyaz kan hücresi) hücrelerinin bir türüdür lenfositlerin işlev görmeyecek şekilde üretimi ve gelişimi ile karakterize bir grup kan hastalığı olarak tanımlanmaktadır.

Kan kanseri hastalığı her yaşta görülebilen bir kanser çeşidi olmakla birlikte çocuklarda ve 50 yaş üstü yetişkinlerde daha yaygın görülür. Erken teşhis ile tedavi şansı oldukça yüksektir ve hastalığın erken dönemlerde fark edilerek tedaviye başlanması büyük önem taşımaktadır.

Lösemi en sade şekilde kan kanseri olarak tanımlanabilir. Kemik iliğinde bulunan kök hücrelerin çeşitli nedenlerle gelişiminin duraklaması ve kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonucu oluşur öncelikli olarak da kemik iliğine ve daha sonra da tüm organlara yayılabilir.

Kemik iliği alyuvar, lenfositler gibi akyuvar ve platelet (trombositler) gibi kan hücrelerinin yapıldığı süngerimsi dokudur ve bu hücreler kemik iliğinde yapıldıktan sonra kana karışır. Beyaz kan hücreleri bağışıklık sisteminin en önemli parçalarındandır. Bir yandan vücudu virüslerin ve bakteri, mantar ya da parazit gibi yabancı mikroorganizmaların işgaline karşı korurken diğer taraftan da vücutta kanserleşme eğilimindeki hücreleri belirleyerek onların ortadan kaldırılmasını sağlar.

Kemik iliğinde üretilen diğer hücrelerin aksine beyaz kan hücreleri, lenf nodu, dalak ve timus gibi başka organlarda da üretilebilir.

Tedavi edilmediği zaman ciddi sorunlara yol açan ve ilerleyici bir hastalık olan lösemi, olgunlaşan akyuvarların kontrolsüz artışına bağlı şekilde gelişirse daha yavaş bir seyir takip eder.

Olgunlaşmamış akyuvarların kontrolsüz üretimine bağlı olarak gelişen kemik iliği kanseride hızlı  ilerler ve 1-2 ay içinde klinik bulgular meydana getirebilir.

Lösemi Çeşitleri Nelerdir?

Hastalığın seyrine göre kan kanseri, akut ve kronik olmak üzere iki türlüdür. Hızlı seyreden ve kısa süre içerisinde klinik bulgu ve belirtiler veren lösemi türü akut, yavaş ilerleyen ve uzun yıllar içinde gelişen lösemi çeşidi de kronik lösemi olarak ifade edilir.

Akut lösemilerdeki kanser hücreleri, kronik lösemilerdeki kanser hücrelerine göre daha az olgun, hızlı çoğalan ve kemik iliğini fonksiyonsuz terk eden hücrelerdir ve bu işlevsiz hücreler blast olarak adlandırılır. Akut lösemilerde blast hücrelerinin hızlı çoğalmasıyla kemik iliğindeki diğer sağlıklı hücreler için gerekli yaşam alanlarını da işgal ederek belirtilerin kısa süre içerisinde oluşumuna yola açar.

Her iki lösemi türü de beyaz kan hücresinin çeşidine göre ikişer kola ayrılmaktadır. Beyaz kan hücresi myelosit ise myeloid lösemi, lenfosit ise lenfoblastik lösemi diye adlandırılır. Bu lösemi çeşitlerine ek olarak çok daha az görülen juvenil miyelomonositik lösemi, kronik miyelomonositik lösemi, myelodisplastik sendrom, myeloproliferatif hastalıklar ve tüylü hücre (hairycell) lösemi gibi farklı lösemi türleri de bulunmaktadır.

Yetişkinlerde akut miyeloid ve kronik lenfositik lösemi yaygındır ve çocuklarda lösemi, genellikle miyeloid ve akut miyeloid lösemi (AML) olarak kendini göstermektedir. Akut lösemi, gelişimini tam olarak tamamlayamamış lökositlerle karakterize kemik iliği kanserini anlatmak için kullanılanılır.

Sizi Arayalım

    Lösemiler genel olarak 4 temel alt kategoride incelenir:

    Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL)

    Bu kanser türü;  ALL, ilkel ve lenfoid kökenli beyaz kan hücrelerinin (blastlar) gelişimini tamamlamadan kontrolsüz çoğalması sonucu oluşur ve çocuk lösemi hastalarının yaklaşık yüzde 80’i bu gruptadır. Yetişkinler için de bu oran yüzde 20 civarıdır ve bu tür lösemilerde 5 yıllık sağ kalım oranları yüzde 68’dir.

    Akut Myeloid Lösemi (AML)

    Myelositik kökenli blastların kontrolsüz çoğalması sonucu oluşan AML, özellikle 20’li yaşlarının başındaki gençlerde belirlenen lösemilerin yaklaşık yarısından sorumludur. Yetişkinlerde de en sık saptanan akut lösemi türü AML’dir. Bu lenf kanseri çeşidinde 5 yıllık sağ kalım oranı yüzde 26 seviyesindedir.

    Kronik Lenfositik Lösemi (KLL)

    Lenfoid kökenli beyaz kan hücrelerinin olgunlaşmasını tamamlaması sonrası kontrolsüz çoğalmaya başlaması KLL ile sonuçlanır bu hücreler fonksiyon göstermekten yoksundur, KLL en sık olarak da 60 ve 70 yaş arasındaki bireylerde oluşur. Bu lösemi çeşidinde öngörülen 5 yıllık sağ kalım oranı yüzde 83 civarıdır.

    Kronik Myeloid Lösemi (KML)

    Özellikle 25-60 yaş arasındaki bireyleri etkileyen kan kanseri çeşidi olan KML, myeloid kökenli hücrelerin çoğalması sonrası oluşur. Bu lösemi türü için 5 yıllık sağ kalım oranı ise yüzde 67 civarındadır.

    Lösemi Belirtileri Nelerdir?

    Diğer kemik iliği hastalıkları belirtileri ile benzerlik gösteren löseminin en net bulguları arasında kansızlığa bağlı olarak gelişen halsizlik, solgunluk, çabuk yorulma ve nefes darlığı bulunmaktadır.

    Bağışıklık sisteminin zayıflaması sebebiyle ortaya çıkan enfeksiyonlar ve trombositlerin etkilenmesine bağlı olarak oluşan burun, diş ve diş eti kanamaları, cilt altında beklenmedik kanamalar, morarmalar ve cilt üzerinde toplu iğne başı büyüklüğünde kırmızı döküntüler (peteşiler) lösemi belirtileri arasındadır.

    İştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemeleri, tedavi ile kontrol altına alınamayan ateşli enfeksiyonlar, kemik ağrıları, boyun ve koltuk altı lenf bezlerinde büyüme, diş etlerinde ve karında şişlikler de özellikle akut lösemi belirtileri arasında kabul edilen bulgulardır.

    Çocuklarda Lösemi Belirtileri

    Çocukluk çağında görülen kanser türlerinin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturan lösemi, genellikle 2-5 yaş ve 5-10 yaş arası çocuklarda daha yaygındır. Yeni doğan bebekler hayatlarının ilk 6 – 8 ayında anne sütünden aldıkları bağışıklık desteğini kullanıp, bu dönemden sonra 2 yaşına kadar kendi bağışıklık sistemini düzenler ancak bu dönemde geçirecekleri viral enfeksiyonların lösemi kanserini tetiklemesi mümkündür.

    Bu yaşlardaki raşitizm ve bu hastalığa bağlı olarak gelişen D vitamini eksikliği, kan kanseri oluşumunda destekleyici role sahiptir. Bu yüzden çocukların uygun hava koşullarında ve doktorun önerdiği saatlerde güneşe çıkarılmasının önemi büyüktür.

    Çocuklarda yaygın olarak görülen lösemi belirtileri:

    • Solgun bir cilt rengi
    • İştahsızlık ve buna bağlı olarak gelişen hızlı kilo kaybı
    • Uzun süren ateşli enfeksiyonlar
    • Vücutta morluklar ya da bezeler oluşması
    • Karında şişlik
    • Eklem Ağrıları

    Lösemi hastalığının seyri sırasında kemik iliği dışında diğer doku ve organların tutulmasıyla da birtakım belirtiler görülebilir. Örneğin merkezi sinir sistemine kanserin metastaz yapması (sıçraması) sonrasında baş ağrısı, bulantı, kusma ve nöbet gibi çeşitli belirtiler ortaya çıkabilir.

    Lösemi, merkezi sinir sistemi dışında akciğerler, sindirim kanalı, kalp, böbrek ve testislere de yayılım göstererek, bu bölgelere özgü şikayetlere yol açabilir.

    Lösemi Evreleri Nelerdir?

    Löseminin vücutta ne seviyede ilerlediğini  belirlemek açısından kişinin gösterdiği semptomlar ve hasarın oluştuğu bölgeler incelenir. Kişinin hastalığın hangi evresinde olduğunu saptamak için akciğer grafisi çekilerek, göğüs kafesindeki kemikler ve akciğerler muayene edilir. Bunun yanında sıklıkla bilgisayarlı tomografi ve MR gibi görüntüleme teknikleri kullanılır.

    Akciğere ek olarak batın bölgesi veya vücudun diğer alanları da incelenebilir. Bu aşamalar geçildikten sonra genellikle elde hastalığın evresini belirlemek açısından yeterli veri olur. Lösemi evrelerinin genel özellikleri aşağıda belirtilmektedir:

    Evre 0: Bu evrede ciddi belirtiler görülmez belirtiler genellikle tesadüfi olarak saptanır. Kanda ve kemikteki mutlak lenfosit sayısında kısmi bir artış gözlenir.

    Evre 1: Mutlak lenfosit sayısı bir önceki evreye göre artmıştır bunun yanında lenf bezlerinde de büyüme gözlemlenir.

    Evre 2: Lenf bezlerine ek olarak vücudun başka yerlerinde de semptomlar çıkar dalağın büyümesi en belirgin semptomdur.

    Evre 3: Kansızlık belirtileri ortaya çıkmaya başlar, bu da kişide yoğun halsizliğe, bitkinliğe ve yorgunluğa yol açabilir.

    Evre 4: Trombosit seviyelerinde azalma gözlenir.

    Lösemi Neden Olur, Risk Faktörleri Nelerdir?

    Lösemi, tanı alan kanser hastalıkları sıklığı sıralamasında 15. sırada bulunan kötü huylu hastalıktır. Kansere bağlı ölümlerde de 11. sıradadır erkeklerde kadınlara göre 1,5 kat daha sık görülür. Lösemi erkek hastalarda daha ölümcül seyretme eğilimindedir ve çeşidine göre oluşum sebebi ve risk faktörleri değişkenlik gösterebilir.

    Akut Lenfoblastik Lösemi  İçin Risk Faktörleri

    ALL, altta yatan sebebi kesin olarak ortaya konulamamış bir lösemi çeşididir. Nükleer patlama bölgelerine yakın alanlarda yaşayan kişilerde oluşan yüksek radyasyon nedeniyle ALL türü lösemiye bir yatkınlık olabilir. Anne adayları radyasyona maruz kalma konusunda dikkat edilmesi gereken en önemli grup arasındadır.

    Sigara dumanı içerisinde bulunan benzen gibi kimyasal maddeler ve kanser tedavisinde kullanılan çeşitli kemoterapi ilaçları da ALL türü lösemi gelişimiyle ilişkili durumlar arasında değerlendirilmektedir.

    HTLV-1 ve EBV virüsleri ile enfekte olan kişilerde ALL gelişme riskinde bir artış olabilir. Enfeksiyon hastalıkları dışında Down sendromu, klinefelter sendromu, fanconi anemisi ve nörofibromatozis gibi rahatsızlıklara sahip kişilerde de ALL görülme riski artar.

    Akut Myeloid Lösemi İçin Risk Faktörleri

    AML, kemik iliğindeki kök hücrelerin gelişme ve bölünmesiyle ilgili DNA kısımlarındaki mutasyonlar ve anormallikler sonucunda ortaya çıkan lösemi çeşididir. Bir kişide AML meydana gelme olasılığı yaşla birlikte artar, AML için ortalama tanı yaşı 68’dir. Erkeklerde daha sık olarak saptanan AML için sigara dumanına maruz kalma, myelodisplastik sendrom ve down sendromu gibi rahatsızlıklar birer risk faktörü olarak kabul edilmektedir.

    Kronik Lenfositik Lösemi İçin Risk Faktörleri

    Günümüzde henüz KLL gelişiminin altta yatan kesin sebebi ortaya konulabilmiş değildir fakat 50 yaşın üzerinde olmak, erkek cinsiyet, savaşlarda kullanılan kimyasal ajanlara maruz kalmak ve ailede bu hastalığa yakalanmış başka bireylerin varlığı KLL gelişimi açısında birer risk faktörü olarak kabul edilir.

    Kronik Myeloid Lösemi İçin Risk Faktörleri

    KML, genetik mutasyonlar sonucu meydana gelen lösemi çeşididir fakat bu mutasyonları neyin veya  nelerin tetiklediği henüz tam olarak ortaya konmamıştır. Bu genetik mutasyonlar bireyin yaşamında sonradan oluşan anormalliklerdir ve kişi bu hastalık ile ilgili genleri ebeveynlerinden almaz.

    İnsanlarda toplam 23 çift kromozom vardır 22 ve 9 numaralı kromozomlar arasında meydana gelen parça değişimleri ile 22 numaralı kromozom normalden kısa, 9 numaralı kromozom ise normalden uzun duruma gelir.

    Mutasyona uğramış 22 numaralı kromozom Philadelphia kromozomu olarak adlandırılır ve KML hastalarının yüzde 90’ında saptanabilir. Philadelphia kromozomu üzerindeki BCR-ABL geni kan hücrelerinin kontrolsüz şekilde çoğalmasını tetikleyerek KML gelişimine yol açar.

    Lösemi Tanısı Nasıldır?

    Lösemi tanısına yönelik tetkikler ve yapılacak uygulamalar çok sayıdadır ve oldukça zaman alır., Hastalığın çeşidi ve evresinin tam olarak ortaya konmasını sağlamak birçok test kullanılmasındaki amaçtır.

    Doktor tarafından gerçekleştirilen fizik muayenede, anemiye bağlı soluk görünüm, büyümüş lenf nodları, dalak ve karaciğer büyümesi gibi lösemiye işaret eden belirtilerin varlığı incelenir.

    Tam kan sayımı, metabolik ve biyokimyasal değerler, karaciğer fonksiyon testleri ve hastanın pıhtılaşma ile ilgili değerleri lösemi tanısında faydalı tetkikler arasındadır. Bu testlere ek olarak periferik kan yayması ve kemik iliği örneğinin incelenmesi lösemi açısından tanısal değere sahip önemli işlemlerdir.

    Kemik iliği aspirasyon  biyopsisi  testi, akut lösemi tanısı için gerekli ve önemlidir. Kronik lösemilerde ise periferik kan değerlendirilmesi genellikle yeterli kabul edilir ve bu kişilerde ileri biyopsi girişimleri gerekmeyebilir. KML hastalığında genetik tanı yöntemleriyle BCR-ABL geni belirlenebilir.

    Kemik iliği testi genellikle hastanın kalça kemiğinden yapılır. Uzun bir iğne vasıtası ile bu kemikten alınan kemik iliği örneği, laboratuvara gönderilir ve kanser hücrelerinin varlığı bakımından değerlendirilir.

    Lösemi Tedavisi Nasıldır?

    Löseminin tedavi edilebilmesi açısından öncelikle türü belirlenmelidir. Basit bir tam kan sayımı ile kanda kanser belirtileri saptanır ve kanda blast denen kanser hücrelerinin artışına bağlı olarak lösemi tanısı konur.

    Kemik iliğinden alınan biyopsi ise kemik iliğinin kanser hücreleri ile tutulup tutulmadığına işaret eder. Tedavide önemli olan nokta da löseminin alt türünün saptanmasıdır. Löseminin alt tiplerine göre tedavi tekniği değişkenlik gösterir.

    Kemoterapi, lösemi tedavisinde ilk akla gelen yöntemdir. Kemoterapi ilaçları, lösemiye yol açan kanser hücrelerinin ortadan kaldırılmasına yönelik kimyasal ilaçlardır. Lösemi türüne göre kemoterapide kullanılacak ilaçların çeşidi, dozu ve uygulama yolu da değişkenlik gösterir.

    Radyoterapi (ışın tedavisi), yüksek enerjili ışınlar kullanılarak lösemi hücrelerini harap ederek büyümelerini engeller. Vücudun sadece bir bölümüne veya tamamına radyasyon tedavisi uygulanabilir. Bunun yanında radyoterapi kök hücre nakline hazırlık aşamasında da başvurulan bir tekniktir.

    Biyolojik ajanlar ve immünoterapi ilaçlarının bu hastalarda kullanılmasıyla kişilerin kendi bağışıklık sistemlerinin kanser hücrelerini tanımasını sağlama amacı güdülür. Bu ilaçlar sayesinde kötü huylu hücreleri daha sık olarak tespit eden savunma hücreleri, kanser hücrelerini ortadan kaldırır.

    Lösemi hastalarında en etkili tedavi yöntemlerinin başında kemik iliği naklinin geldiği genel olarak kabul görmektedir. Kök hücre nakli olarak bulunan bu yöntemde hastanın kendi sağlıklı iliği ya da doku uyumu sağlayan kardeş, yakın akraba veya bağışçılardan ilik nakli yapılabilir.

    Kemik iliği naklinin amacı kişideki hastalıklı kemik iliğinin sağlıklı kemik iliği ile değişimidir. Bu işlem öncesinde hastaya yüksek dozda kemoterapi ve radyoterapi verilerek hastalıklı kemik iliği tamamen ortadan kaldırılır daha sonra da hastaya kan yapıcı kök hücrelerin infüzyonu yapılır ve sağlıklı kemik iliğinin yeniden oluşturulması amaçlanır.

    Kemik iliği nakli, büyük medikal prosedürlerden kabul edilir ve ilik nakli yapılacak kişide ani kan basıncı düşmesi, baş ağrısı, bulantı, kusma, ağrı, nefes darlığı,ateş ve üşüme titreme gibi yan etkilere yol açabilir. Bu belirtiler dışında daha ciddi seyirli kemik iliği nakli yan etkileri de vardır bu ciddi yan etkilerin meydana gelmesinde kişinin yaşı, genel sağlık durumu, tedaviyi hangi hastalığa bağlı olarak aldığı ve transplantasyonun türüne göre değişkenlik gösterir.

    GVHD (donörün alıcıya karşı hastalık oluşturması), vericinin kan hücrelerinin alıcının vücudundaki hücrelere karşı mücadele etmesini tanımlayan önemli bir sağlık durumudur. GVHD dışında, nakil reddi ve iç organ hasarı ya da kanamalar da nakil sonrası oluşabilecek ciddi yan etkiler arasındadır.

    Lösemi tedavi planlaması, hematoloji onkoloji uzmanı hekimler tarafından gerçekleştirilir. Tedavinin hem löseminin tipine hem de hastaya özgü faktörlere göre değişkenlik göstermesi mümkündür.

    Kemoterapi tedavisi sırasında özellikle akut lösemi hastalarında bu ilaçlara ek destek tedavisinin verilmesi oldukça önemlidir. Kemoterapi ilaçları ile hastanın normal kan hücrelerinin de etkilenmesiyle bulaşıcı hastalıklara, kanamalara ve anemiye karşı yatkınlığı artıran etki gösterir. Bu yüzden hastaya kemoterapi tedavisine ek olarak antibiyotik ilaçlar ve gerekirse kan transfüzyonu ve diğer kan ürünlerinin nakli de uygulanabilir.

    Antibiyotiklere ek olarak, mantar tedavisi, bulantı önleyici antiemetik etkili ilaçlar da hastaya gerekli durumlarda hekimler tarafından reçetelendirilebilen ilaçlar arasındadır.

    KML hastalarında imatinib etken maddeli tirozin kinaz inhibitörü ilaçlar, mutasyona uğramış gen ve ürünlerine karşı etki göstererek, devrim niteliğinde bir tedavi planı doğurmuştur. Kemoterapi ilaçlarına göre daha az yan etkiye sahip olmaları, bu ilaçların bir diğer önemli özelliğidir.

    Akut ve kronik lösemiler, birçok türde kan hastalığını bünyesinde barındıran karmaşık tanı ve tedavi aşamalarına sahiptir. Tanı ne kadar erken gerçekleştirilirse, tedavinin etkinliğinin de o kadar yüksek olması nedeniyle bu rahatsızlıklar konusunda bilinçlenmek önemlidir. Her ne kadar yıllar ilerledikçe yeni tanı ve tedavi teknikleri ışığında ölüm oranlarında azalma ve sağ kalım oranlarında bir artış görülse de lösemi hastalığı hayatı tehdit edici olması nedeniyle dikkat edilmesi gereken rahatsızlıkların başındadır.

    1975 yılında lösemili kişilerde 5 yıllık kanserden sağ kalım oranı yüzde 30 düzeyindeyken, günümüzde bu oran yüzde 60’ın üzerindedir. Bunun en büyük nedeni farkındalık ve erken tanıdır. Bu yüzden kendinizde ve çevrenizdeki kişilerde lösemiye ait belirtilere rastlarsanız; en yakın sağlık kuruluşlarına başvurarak uzman hekimlerden yardım almayı ihmal etmemeniz tavsiye edilir.